İlk Kütüphane Gezim

Arkadaşım Poyraz bir Cuma akşamı beni arayıp, ertesi gün için Muhtar Özkaya Kütüphanesi'ne çağırdığında gerçekten pek heyecanlanmıştım. Çünkü has bir kitap kurdu olan (ya da dersleri yoğun değilken öyle olan) ben, utanarak itiraf etmeliyim ki, okul kütüphaneleri dışında hayatımda hiç kütüphaneye gitmemiştim!

Hatta daha da eskiden, aynı isimli kitaptan uyarlama Matilda (1996) filmindeki gibi halka açık kütüphanelerin bizde olmadığını sanır, "Keşke bizde de olsa, üyelik kartını alıp, devamlı giderdim!" derdim kendi kendime. Evet rezillik, doğrudur. İşte projenin bana olan öneminden bahsederken, bu vizyon kazandırma işlevine de değinmek istemiştim.

Neyse, kendimi yeterince yerin dibine soktum bence 😅 , biz hikayemize geri dönelim. Ben bu kütüphanenin yerini internette ararken hiç fotoğraflarına bakmadım. Çünkü telefonda Poyraz gidebileceğimiz başka kütüphanelerin özelliklerinden bahsederken, ben ertesi günkünü hayal ediyordum. Kafamda olağanüstü güzellikte düşündüğüm bu yapıyı, küçücük, sıcacık, duvarları taşlarla döşeli kurgulamıştım.

Tabi bir belediye kütüphanesi için bu düşlerin biraz yersiz olduğunu öğrendim. Ama merkezi olmasında rağmen sakin bir tarafta kalmayı başarmış olan, yepyeni eşyalarla dolu ve bir sürü insanın içinde çalışmasına rağmen uzun zamandır ilk defa tam anlamda sessizliğin huzurunun tadını alabildiğim bir yer çıktı karşıma. Yani asla pişman değilim gittiğime.



(Cadde'nin sakin bir ara sokağında bulunan kütüphanenin girişi ve bize orada çalışan ve keyifli bir sohbete imza atıığımız bir hanımefendinin verdiği broşürler)

Poyrazla etrafı gezip, kitapları hızlıca inceledikten sonra, girişteki hanıma burayla ilgili birkaç soru sorduk. Sağ olsun, çok yardımsever ve işine bağlılığı (daha doğrusu bunu işten öte gördüğü) belli olan bir hanımefendiydi. Sizin için not alarak, öğrendiğimiz bilgileri şöyle derledim:

Muhtar Özkaya kütüphanesi, bu bey vefat ettikten sonra Ziraat Bankası'nın eline geçmiş. Fakat 10 yıl kadar önce devlet sahiplenmiş ve o zamandan beri halkın hizmetindeymiş. Mesela aşağı resmini iliştirdiğim, konuştuğumuz hanımın masasının hemen yanında duran kilitli dolapta, muhtar beyin 150 Osmanlıca kitabı duruyor.

(Osmanlıca kitap dolu dolap)

İlk gezdiğimiz, yani üst katta, Türkçe olmak kaydıyla Dünya Edebiyatı, Coğrafya ve Tarih alanlarına dair, girişinde idare yazan kapıdan girdiğinizde ise İngilizce-Almanca kitaplar bulunabiliyor. Toplamda yaklaşık 10.000 kitap varmış.

(İdare odasına girince)

(İdare odası için aşağı inin demişlerdi, biz en aşağı inip, tuvaletlerin yanında burayı bulmuştuk, çok gizemli gelmişti, girmemek için kendimi zor tuttum valla 😂 )
















Kadıköy Belediyesi tarafından bu kadar iyi bakılınca ve konumu da çok iyi olunca, haliyle devlet kütüphaneleri arasında çok popülermiş. Maltepe'den bile gelen insanlar oluyormuş.

(Burada düzenlenen bazı etkinliklere dair)

On beş gün süreyle üç kitap alabildiğiniz kütüphanede, 7'den 70'e okuyucu bulabilirmişsiniz. Biz bunun kanıtını hanımefendiyle konuşurken gelen minnacık kızdan ve masada çalıştığını gördüğümüz amcadan görmüştük.

Buranın okummanın engel tanımayacağına dair felsefesi ise belli oluyor. Çünkü yaşlı ve engellilere, öncesinde yolladıkları katalogdan seçtikleri kitapları evlerine getiriyor; çeşitli köy okullarına da mutlaka fazladan kitap yardımı yapıyorlarmış. Örneğin, idare odasında Elazığ'daki bir okula yollanacak kitap kolisi vardı.

(Elazığ'a gidecek koli)


Umarım buraya vakit bulunca uğrarsınız- muhtemelen yakın oturanlar için yeni bir çalışma odası olacak :) Bir sonraki yazımda görüşmek üzere!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asya'dan Dünyaya Açılan Lezzet: Suşi

Çarlara Layık Charbroiled Burger

Alsace Gezisi