İtalyan Lokantaları Karşı Karşıya!

Herkese merhaba! Diyeceksiniz, "Ee, hani 14 Kasım haftası yayınlıyordun yeni yazıyı?". Haklısınız ama okulun ara tatili olduğundan geçen hafta yazmıyorduk, ben de bunu sonradan öğrendim. Fakat telafi etmek için dünyanın en popüler mutfaklarından biriyle karşılayacağım sizi: İtalyan mutfağı!

Sayısız yer pizza ve makarna yapar ancak sadece bu mutfağa odaklanmış, bunu bir sanat olarak gören, kaliteli mekan az bulunur. Ben bugün size ikisinden bahsedeceğim: Aida ve Enzo.

İkisi de İstanbul'un Anadolu yakasında bulunuyor. Aida, Moda'nın Ressam Şeref Akdirek Sokağı'nda, naif bir konakta; Enzo ise Akasya Alışveriş Merkezi'nin en üst katında yer alıyor. Şayet evden çıkacak halim yok diyorsanız, Fornello Pizza'yı gönül rahatlığıyla önerebilirim. Fabrikalaşmış, hazır pizzalara hiç benzemez, bence İtalyan yemeği çekiyorsa canınız, bir gün Pizza Hut gibi yerler yerine buradan söylemeyi deneyebilirsiniz, Kadıköy Serasker Caddesi'nde bulunuyor. Eğer "Karşıda oturuyorum ben." diyorsanız da, Zorlu Center'daki Eataly çok başarılı. 

Asıl konumuza geçmeden de son bir hatırlatma: Bu yazıyı okuduktan sonra Aida'ya gitmek isterseniz, sadece 17.00-24.00 arasında açık olduğunu, pazar günleri kapalı olduğunu ve özellikle hafta sonları gitmeyi düşünüyorsanız, rezervasyon yaptırmanızın gerekebileceğini hatırlatırım. Diğer bilgiler için Aida Vino e Cucina 'yı aratmanız yeterli.

Üç katlı ufak bir konağa konumlanmış Aida, evdeymişsiniz gibi hissetiren bir ortam vaat ediyor insana. Kısa süre öncesine kadar da akşamları bir bey çok da güzel piyano çalardı, ruhu dinlenirdi insanın. Sonra yandaki apartman sakinleri şikayet etmiş, artık çalınmıyor. Kadıköy halkı da sabahın körüne kadar gürültü yapan, etrafı dağıtan sarhoş insanların doluştuğu barlara katlanır da hafif bir piyano sesi hemen rahatsız eder. Enteresan. 

Üst katları sessiz bir akşam yemeği için daha uygun olmakla beraber, giriş katı çoğu zaman canlı. Zira bu sefer biz de giriş katın arka tarafına oturduk, camekanlı tavanından kararmış gökyüzünü ve ağaçları izledik. 

Aperatif olarak da Keçi Tempura'yı tavsiye ediyoruz. Kızarmış ufak hamur toplarının içinde keçi peyniri, üstünde bal ve armut dilimleriyle servis ediliyor. Servis çok hızlı sayılmaz, beklerken de gayet tok tutuyor. Vegansanız da güzel çorba ve salata gibi seçenekleri oluyor, vejeteryanlara da bir sürü opsiyon var. Ana yemekte de vazgeçilmezlerimizden olan dana yanak (yumuşacık et) ve bolonez soslu lazanya arasından lazanyayı tercih ediyoruz bu sefer. Vejeteryan lazanya olarak adlandırdıkları  -genelde bezelye, havuç ve brokoli içeren ve inanılmaz lezzetli - bir başka versiyonu daha var lazanyanın. Bolonez soslu, et parçaları ve havuç içeren, üstünde parmesan peyniriyle servis edilen, çıtır çıtır hamuru olan, bütün malzemeleri her lokmanızda eşit miktarda hissedebildiğiniz lazllanya, her zamanki gibi yerken başka alemlere götürüyor bizi.






Sıra tatlılara geldiğinde, hafif tatlı tercihi olan, İtalya'da çocuklara yumurtayı sevdirmek için yumurta akıyla yapılan ve çikolata sosu ile fıstıkla servis edilen ev yapımı zabayonlu dondurmanın menüden kalktığını öğreniyoruz. Fakat onun yerine başka tatlılar da eklenmiş. Biraz ağır gelebilme ihtimali olsa da, çok sevdiğim, kahveli dondurmayla servis edilen portakallı çikolatalı mus yerine, yeni tatlılardan bademli panne cotta'yı deneme kararı alıyorum. Bana porsiyonu biraz ufak gelse de muhallebiyi hatırlattı: Çok lezzetli, tabağı sıyırttı valla :)  
(Solda bademli panne cotta, sağ üstte portakallı çikolata lı mus, ve sol altta zabayonlu dondurma)

İçecekte ben su tercih ettim ama anne babama göre buranın şarapları pek kaliteli, pek güzel 😏
Fiyat/Fayda dengesi de gayet iyi. Ama bunu  da deneyeyim şunu da falan derken hesapta şok yaşamamak için her gelişinizde istediğiniz diğer şeyleri sırayla deneyebilirsiniz.

Şimdi... gelelim Enzo'ya. İçeride ve dışarıda oturma imkanı verse de, Akasya evleri manzarasını sunan geniş terası genelde rüzgarlı olduğu için çoğunlukla, içerde bana tren peronundaymış gibi hissettiren koltukları tercih ediyorum. Beklerken Akdeniz mutfağının klasiği zeytinyağı ile çıtır çubuklardan atıştırabilirsiniz fakat burada yemekler çoğu zaman 15-20dk'ya geliyor . Ben buradabolonez soslu tagliatelle söylüyorum. Annem ise benim de daha önce tabağından tadımlık aldığım, ocak ateşinde pişen köfteyi deniyor. Sunuşundan tadına, gerçekten de fark yaratan bir tat. Suşi, mezgit ve orkinos dışında balık pek yemeyen benim aksime, babam somon söylüyor ve çok da memnun kalıyor! Ortaya da biraz patates, biraz da püre söylüyoruz. Burada tatlı yemiyorum çünkü buranın tatlı menüsü bana pek hitap etmiyor, genel olarak çok beğensem de çok önceden denediğim elmalı tarttan da pek memnun kalmamıştım doğrusu. Tabi bu da benim damak zevkim, sizi bilemem.





Dip not olarak da, menüde de belirttikleri üzere, pişirirken lezzet katması için kullandıkları azami %1,4 alkol oranının birkaç yemeklerinde daha bulunduğunu söylemeden geçemiyorum. Burada yemekler daha büyük porsiyonda olsa da fiyat da aynı oranda artıyor 😀  Ama kişi başı iştahınıza göre değişen, 30-45 lira gibi bir fiyata gayet güzel doyuyorsunuz.  

Son olarak, burada tavsiye ettiğim yerlerden herhangi birini denerseniz, deneyiminizi benimle yorumlarda paylaşabilirsiniz, çok mutlu olurum. Bir dahaki haftaya görüşmek üzere!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asya'dan Dünyaya Açılan Lezzet: Suşi

700 Gr Mutluluk ve Daha Fazlası

Çarlara Layık Charbroiled Burger